İşinizi robotlara kaptırabileceğinizden mi korkuyorsunuz? Haklı olabilirsiniz!
Son dönemde yapılan araştırmalara göre ABD’deki çalışanların %47’sinin, İngiltere’dekilerin ise %35’inin meslekleri otomasyon dolayısıyla risk altında. Gelişmekte olan ülkelerde ise risk çok daha yüksek, istihdam potansiyelinin üçte ikisi otomasyon riskine sahip.
Aslına bakarsanız, makinaların mesleklerimizi devralması çok da yeni bir süreç değil. Kaliforniya Üniversitesi Finans Profesörü Bhagwan Chowdhry’ın da dediği gibi “Otomasyon daha önce de vardı”. Chowdhry, endüstriyel devrim sırasında otomatik tezgahların dokumacıların yerini almasından yola çıkarak bunu vurguluyor.
Peki Şimdi Farklı Olan Ne?
“Sadece mavi yakalıları etkilemeyecek!” diyen Chowdhry, birçok beyaz yakalının da otomasyondan etkileneceğinden bahsediyor.
Genellikle otomasyon riski altında olan işlerin (kasiyer, mağaza çalışanı gibi) düşük ücretli, kalifiye olmayan özelliklere sahip olduğunu düşünmemize karşın; şefler, ofis çalışanları, güvenlik görevlileri, avukatlar, müfettişler gibi daha orta gelir düzeyine yakın kişiler de otomasyondan etkilenebilir.
Otomasyon karşısında ateş hattında bulunanlar tahmin edilebileceği gibi endişeli. “Endişe daha çok geçiş sancısıyla ilgili” diyor Oxford Martin Teknoloji ve İş Programı Direktörü Carl Benedikt Frey. “Otomatikleşen birçok meslek, yaratıcılıktan farklı beceri gruplarına gereksinim duyacak. Yerini kaybedecek çalışanlara yapabilecekleri esaslı yeni bir iş bulmak ise asıl zorluk olacak.”
Peki, otomasyona yönelen şirketler, işlerinden ettikleri çalışanlarına yeni beceriler kazandırma sorumluluğunu üstlenmeli mi?
Çalışanları Geleceğe Hazırlayabilir Miyiz?
Çözüm için şirketlerin ötesinde, okullara kadar uzanmak gerekebilir. Teknolojinin hızla değiştiği dünyada, mevcut eğitim yapısı gereksinimleri daha fazla karşılayamayabilir.
Massachusetts Teknoloji Enstitüsü Dijital Ekonomi Direktörü Erik Brynjolfsson “Asıl endişe; eğitim, öğretim ve siyasal kurumlarımızı yenilememiz” diyerek uyarıyor ve ekliyor “Birçok insanı geride bırakabiliriz.”
Alanında iki uzman, Brynjolfsson ve Paul Clarke, robotik ve yapay zekanın yaygın olacağı dünya için, okul ve üniversite eğitiminin daha iyi öğrenciler hazırlaması gerektiği konusunda hemfikir. İş yerindeki çalışanlar, var olan becerileri zamanla işlevselliğini yitirdiğinden dolayı sürekli olarak yeni becerilere ihtiyaç duyuyor olacak.
“İş ve öğrenme arasındaki ayrım ileride çok daha belirsiz hale gelebilir.” diyor Chowdhry. “Halihazırda çalışıp da öğrenme ihtiyacı duymayanlar ve öğrenip de çalışmayanlar arasında bir ikileme sahibiz. %60’ını iş yapmaya, % 40’ını ise düzenli öğrenmeye ayırdığımız haftada 5 gün çalışma geleneğinden uzaklaşma konusunda düşünmeye ihtiyacımız var.” Bu değişim çoğumuz için oldukça kritik olabilir.
Yönetim danışmanlığı şirketi McKinsey tarafından yapılan araştırmaya göre, mesleklerin %5’inden daha azı günümüz teknolojisiyle tamamıyla makinalaşabilir. Bunun sebebi ise mesleklerimizin robotlar için oldukça çeşitli ve değişken öğeler içeriyor olması. Bunun yerine, mesleklerin %60’ında görülecek olan otomasyon, bu aktivitelerin üçte birini etkileyebilir.
Aslında Robotlar Bizi Tamamlayacak, Yerimize Geçmeyecek!
Robotlarla birlikte çalışmayı öğrenmek olmazsa olmazlardan olabilir. Araştırmalarının çoğu otomasyonun etkilerini aydınlatmaya yönelik olan, McKinsey Partneri James Manyika “İnsanların daha faydalı işlere yönelmesine izin vermek için, makinaların tekrarlanan iş rollerini devraldığını görebiliriz.” diyerek açıklıyor. “Bütün zor işleri makinalar yaptığından dolayı maaşlarda azalma etkisi görülebilir. Ayrıca teknoloji sayesinde bu işi daha fazla insanın yapabileceği anlamına gelir ve bu sayede rekabet artabilir.”
Tehlike altında olan daha büyük meselelerde var. Düşük gelir düzeyi ve orta sınıf için görünen potansiyel işsizlik sebebiyle devletler, vergi kayıpları ve memnuniyetsiz seçmen sınıfları gibi önemli sorunlarla karşılaşabilir.
Neyse ki, Makinaların Yapamayıp İnsanların Yapabildiği İşler Hala Var
Bunun iyi bir örneği, robotlara portatif İkea sandalyeleri kurmayı öğretmeyi deneyen Singapur’daki araştırmacılar tarafından ortaya çıkarıldı. En gelişmiş teknolojiler kullanılmasına rağmen, makinalar en basit görevlerde bile zorluk yaşıyorlar.
Farklı kaotik karışımlardan oluşan farklı objeler tanımlanmasına rağmen, robotlar için hala bu durum önemli bir zorluk. En güncel denemelerde bile iki robot, bir dakikadan fazla bir sürede, bir parçayı yarım başarı oranıyla sandalyenin bacaklarına monte edebiliyor. Ve bu sandalyenin sadece bir parçası.
“Asıl zorluk, robotlardan farklı sayıdaki parçaları bir mobilyaya monte etmesini istediğinizde ortaya çıkıyor.” diyerek açıklıyor Hawes. “Çekmeceleri bir araya getirebiliyorken, kimi parçaların kurulumu aynı olsa da farklı parçalar var, bundan dolayı gardrop yapmak robotlar için hala büyük bir zorluk, insanlar ise böyle bir zorluk yaşamıyor.”
İnsan Avantajı
Esneklikten karaktere kadar hala robotlardan daha iyi yaptığımız işler mevcut.
“Çoğu tekrarlanan işin otomasyonunda gördüğümüz gibi, yaratıcı yetenekler için olan talepte de artış göreceğiz.” diye açıklıyor Brjnjolfsson. “Ayrıca sosyal ve kişilerarası becerilere (besleme, bakım, eğitim, ikna, pazarlık ve satış vb.) de taleplerin artacağını göreceğiz.”
Frey, insanoğlunun avantajlı olduğu bazı alanlar olduğunu düşünüyor. “Öncelikle sosyal etkileşim” diyor Frey ve açıklıyor, “Günlük işlerimizde yaptığımız çeşitli komplike sosyal etkileşimleri düşünürsek (pazarlık ederken, insanları ikna etmeye çalışırken, diğerlerine yardım ederken yada müşterilerle ilgilenirken, takımlar kurarken vb. durumlarda) robotların insanların yerini alacağı hayal edilemez.”
Diğer Bir Önemli Konu da Yaratıcılık
Problemlerin üstesinden gelmekte ve tekrarlanan işleri hiç sıkılmadan yapmakta bilgisayarların iyi olmasına karşın, insanlar bu işleri oldukça monoton ve sıkıcı buluyor. Massachusetts Teknoloji Enstitüsü Dijital Ekonomi Girişimi, teknolojinin yanı sıra insan karakteristiklerini desteklemeye teşvik etmek için kurumlara 1 milyon dolar hedef koydu.
“Yaşlı insan ve çocuk bakımı için ödediğimiz para hatırı sayılır derecede yüksek.” Diyor McKinsey’den Mantika. “Benzer şekilde, daha önce hiç değer görmemiş oldukça artistik ve yaratıcı birçok iş var. Mesele, makinaların yapmasını istemediğimiz konular ve onlara nasıl değer biçtiğimiz.”
Şirketlerin perakende kolları için teknolojik aletler ve yazılımlar geliştiren Ocad0 Teknoloji Araştırma Bölümü Başkanı Alex Harvey, dünyanın insanlar için dizayn edildiğine ve kurulduğuna dikkat çekiyor. Asıl teknik meselenin doğası gereği komplike olan ortamlarda iş görebilen robotlar üretmek olduğunu söylüyor.
Ocado’nun Avrupa’daki üniversiteler üzerinde çalıştığı projelerden biri, insanlarla robotların nasıl işbirliği yapabileceğini anlatan ‘’Secondhands’’ ismindeki sürdürülebilir robotik asistan.
“Örneğin, insanlardan çok daha yüksek noktalara bir şeyleri kaldırabilme yeteneğine sahipler.” diyor Harvey ve şöyle devam ediyor; “Davranışsal repertuarı açısından oldukça basit bir robot ile insan teknikerin lider olduğu ve robotların kas kuvvetinin kullandığı iyi bir takım oluşturabilirler.” Fakat insanların ve makinaların çok daha yakın bir şekilde birlikte çalışması ile etik konular daha da bulanıklaşmaya başlıyor.
Etik Sorunları Nasıl Çözülebilir?
Birçoğu insanların ayak basması yasak olan endüstriyel alanlarda olmak üzere, dünyada 17 milyon robot kullanılıyor. Bu rakam arttıkça ve performans alanları genişledikçe, muhtemelen insanlar robotlarla yan yana çalışarak zarar riskini arttıracak.
“Onların nasıl iş yaptığını anlayabilmek ve onların yaptığı işe saygı duymak için daha fazla şeffaflığa ihtiyaç var.” diyor Avrupa Parlementosu Hukuki İşler Başkan Yardımcısı Mady Delvaux. Delvaux son dönemlerde Avrupa Parlamentosu’nda robotlara ve yapay zekaya yönelik kurallar için çaba harcamasıyla tanınıyor.
Avrupa Parlamentosu için derlenen rapor, oluşabilecek kazalar için acil bir yasa tasarısı ihtiyacına dikkat çekiyor. Delvaux ve çalışma arkadaşları, robotlarla olan ilişkilerimize kılavuzluk etmek konusundaki “Etik Kodları” ile de biliniyor. “İnsan anatomisi ve mahremiyeti gibi saygı gösterilmesi gereken şeyler olmalı.” diyor Delvaux. Bu konu muhtemelen yapay zekayla ilişkili diğer bir meselenin de altını çiziyor, taraflılık.
Makinaların öğrenme sistemi, onlara sağlanan veri kadar iyi olabildiğinden, son araştırmalar yapay zekanın cinsiyetçi ve ırkçı eğilimler oluşturabileceğini gösteriyor.
Delvaux, her şeyden önce algoritmaları yazan insanlara dikkat çekiyor. Teknoloji endüstrisinde çalışan insanların çoğunluğu beyaz erkeklerden oluşuyor. Hatta en etkili ve büyük şirketlerde %70 ile %90 arasında bir erkek oranı var.
Geçmiş birkaç yılda Silikon Vadisi, cinsiyet ayrımcılığı skandallarıyla sallandı. Robot ve makinaların aynı ayrımcı yaklaşımı tekrar edebileceği korkusu günden güne artıyor.
“Günümüz teknolojisini dizayn eden nüfus oldukça küçük bir kesim” diyor Londra Ekonomi Okulu Sosyoloji Profesörü Judy Wajcman ve uyarıyor “Teknoloji toplumu yansıtmalı, bu sebeple dizayn ve inovasyon farklı yönlere sahip olmalı.”
Bu sırada, Bill Gates yeni bir etik tartışması başlattı; Yerimize göz koyan robotlar, ileride vergiye tabi olmak zorunda kalabilir. Diğerleri ise, robotların daha fazla görev alacağını ve herkesin faydalandığı evrensel gelirde büyük bir büyüme olacağını savunuyor.
Hepsinden öte, robotların bizim yönlendirdiğimiz işleri yapabilme yetisine sahip olduğu kabullenilmiş bir gerçek. Bariz zekalarına karşın, bizim yeteneklerimizle karşılaştırıldığında bir çok robot hala oldukça eksik mekanizmalar.
Makinaların Gideceği Yol Hala Çok Uzun
İkea örneğinde olduğu gibi, yapay zekanın gelişmesi gereken bir çok konu var.
Makine Öğrenimi ve Yapay Zeka Komitesinin karşılaştığı en güncel konu ise makinaların algoritmasının nasıl işlediğini anlamak. “Makine öğrenimi ve yapay zeka gibi konular hala büyük bir kara kutu.” diyerek açıklıyor Manyika “Kendi ürettiği cevapları nasıl bulduğunu anlamak için onları açıp içlerine bakamayız.” Bu durum, çok sayıda meseleyi temsil ediyor. Makine öğrenim sistemi ve modern yapay zeka, beslendiği geniş görüntü ve veri sayesinde kalıpları ve trendleri fark etmeye yönelik eğitiliyor. Yeni bir data verildiğinde benzer kalıpları kıyaslayabiliyorlar.
Böylece, hastalık bulgularını gösteren tomografi taramaları için kullanışlı olabilir. Fakat diğer yandan, benzer sistemi kapalı devre kamera sistemlerinden bir kesitteki şüpheliyi tanımlamak için kullanacak olursak, bunu yargıya kanıt olarak götürdüğümüzde sistemin nasıl çalıştığını bilmek oldukça kritik olabilir. Otonom taşıtlar konusunda dahi, bu genelleştirme yeteneği oldukça önemli zorluklara sebep olabilir.
Carnegie Mellon Üniversitesi Robotik Profesörü Takeo Kanade, sürücüsüz araçlar ve bilgisayarlı görme konularında öncülerden biri. Kanade, robotlara etraflarındaki dünya hakkında gerçek anlama kabiliyeti vermenin hala geliştirilmesi gereken teknik bir konu olduğunu söylüyor.
“Sadece objelerin nerede olduklarını saptamak değil!” diyerek açıklıyor Kanade “Teknoloji, etrafındaki dünyanın neler yaptığını anlamak zorunda. Mesela, önlerindeki insan yoldan karşıya geçecek mi yoksa geçmeyecek mi?
Hawes, İngiltere ve Avusturya’daki birçok ofiste bulunan otonom Stajyer Ofis Yöneticisi projesinde de aynı sorunla karşılaştı. Programlanan robotun ismi Betty. Robot, dağınıklıkları toparlamak için tekerlekleriyle ofiste geziyor, yangın çıkışlarının kapalı olup olmadığını kontrol ediyor, ses düzeyini kontrol ediyor ve çalışanların ne kadar masalarında bulunduklarının hesabını yapıyor.
Hawes, sandalyelerin hareketleri ya da saksı bitkileri gibi nesneler için bütün robotu yeniden programlamanın tam bir zorluk olduğunu söylüyor. Fakat yine de robotun mükemmel olmamasına rağmen, insanlar onunla birlikte çalışmanın bir yolunu buluyor.
Şaşırtıcı şekilde Betty ile birlikte çalışanlar, mekanik çalışanlarına çok pozitif bir şekilde yaklaştılar, hatta köşede takılıp düzeltilmeye ihtiyacı olduğunda bile. Çalışanlar, sabahları Betty’ye merhaba diyor ve onun ofisi daha ilginç bir yer haline getirdiği söylüyor.
Eğer sıkıcı ve takrarlanan işlerin bir kısmını makinelere devredersek, bu durum bizleri özgürleştirir ve sevdiğimiz işlere daha fazla odaklanabiliriz. “Sonuç olarak, iş daha ilginç olma potansiyeline sahip.” diyor Frey.
Bu, belki de makinelerin yükselişinin işlerimizi daha da insani hale getirebileceğini düşündüren bir görüş değil mi?
Kaynak: BBC